erg

hareketli pamuk dolu parlak elbise

dev bir salondayim, kapali spor salonunun eski zamanlardan kalma bir tiyatro salonuyla birlesmis halini dusun. agir kadife koltuklar, acilir kapanir, elinle indirip oturduklarindan. bir suru iyi giyimli insan. etraf dopdolu. cikislar spor salonu gibi gel gor ki, hemen arkamizdaki cikistan metro duragina dogru gidiliyor mesela, biliyorum. uzerimizde de metalden yapilmis garip bir cati var. filan. amfi gibi bir yerdeyiz ama, sahne de yuvarlak, yukarlardan bakiyorum ben. gec de kalmisim sanirim, yerime gecerken birkac kisiye carptim, ozur diledim. arkamdaki adam ayaga kalkti ben rahat rahat geceyim de oturayim artik diye. neyse yerlesiyorum. sahneye donuverdim, karsimda melisa. melisa kıral, lise arkadasim. garip bir kiyafeti vardi. kocaman, sisman, icine pamuk doldurulmus metrelerce parlak kumas gibi. sarki soyluyor melisa, ancak kiyafeti izliyorum ben. kendi kendine hareket eden elbise, melisanin her durusunda farkli bir cisme donusuyor. kanepe oldu, melisa oturdu uzerine; bulut oldu zipladi, yatak oldu uzandi, uzun tuvalet oldu ayakta duruyordu. o kadar guzel bir goruntu ki, iyi ki gelmisim dedim kendi kendime. gec kalmamin cezasini da cektim tabii. hemencecik bitiverdi sarki, meger sonmus hem de. kalabalik hurra seklinde kapilara hucum etti. spor salonu konseptine donuverdik yani, kosturdular itise kakisa. ben de metro duragina cikan kapiya dogru ilerledim ufak ufak. melisanin sesiyse, hatirladigim gibi, hala, cok guzeldi bu arada.

yorum yaz