erg

yunanistandan italyaya yurumek

Ev arkadaşım Nicole ile sabah koridorda karşılaşıyoruz. Sabahın erken saatlerinde kalkmışız, bir işimiz var ama bilmiyoruz ne olduğunu. Diyorum ki önce Yunanistan. Tamam diyor, sırt çantalarımız var ama aslında benim sırt çantam yok, sevmem, sırtım ağrır diye düşünüyorum. Sırtım ağrımıyor. Nicole yeni güneş gözlükleriyle, benimkiler eski. Onun gözlüğü mor, keşke diyorum ben görseydim önce mağazada, aynısını da almak olmaz. Yürüyoruz İsveç’ten Yunanistan’a doğru İsveç’te kar kalmamış, nasıl da sıcak! Bir saate Yunanistan’dayız. Yunanistan Bodrum gibi diye düşünüyorum, hep deniz kenarından yürüdük. Asıl diyorum İtalya’ya gidecektik, sırt çantam kocaman bir valize dönüşmüş içinde renk renk bikiniler barındırırken. Kalalım, diyor Nicolina. Tamam diyorum, akşam entel bir amcayla tanışıyoruz. Orhan Hocayı aratmıyor, bize filmlerden, bohem yaşamdan bahsediyor, tiril tiril beyaz gömleği ve uzun seyrek beyaz saçlarıyla. Uyuduk uyandık mı bilemem ama yine yoldayız, yol sanki Ayvalık-Edremit arası gibi zeytin ağaçları, cırcır böcekleri, üstündeki buharlar görünen asfalt, yol kenarlarında otostopçular bize laf atıyorlar. İtalya iyi değil, Yunanistan’da kalın diye. Bir kadın beliriyor yanımızda, Nicole Sibel’e dönüşüyor. Kadın diyor dostluğun kıymetini bilin, biliyoruz diyoruz. İtalya sadece bir odaymış. İçinde büyük bir bebek var, Sindy bebek taklidi, baya büyük. İtalyanca konuşan bir adam Boungiorno diyor, sevmedim diyorum dönelim. Sibel Nicole olmuş yine. Dönüyoruz. Bebek ve adam bizi takip ediyor, adamın kucağında bebek. Dönüş yolunda Türklerle karşılaşıyoruz, Nicole şaşkın nasıl bir ırksınız diyor, her yerdesiniz. Konuşuyoruz, Boğaziçinden mühendislik okuyan, kareli gömlekli, gömlek içi beyaz ya da siyah t-shirtlü tipler. “Classic” diyorum Nicole’e. Hepsi böyle mi diyor, hayır diyorum. Adam hala peşimizde. Entel adam gibi değil, İtalyan mafyası kılığında. Yanımızda belirip kaybolan kıvırcık saçlı kadın beliriveriyor yine, güvenilir bir tip değil diyor. Konuşmayın o adamla. Korkuyorum. Nicole’ü de korkutuyorum, koş diyorum. Koşuyoruz. O dinginlik, o tatlı yol; kararıyor.

ahu dal

yorum yaz