erg

solucanli bot

yuksek uc tekerlekli ve pedallari gereginden fazla yuksek, turuncu bir bisiklete biniyorum. yanimda iki arkadasim var, ama onlara yetisemedim. sonra bulusuruz nasilsa, suralardan suralardan gideyim ben; hem hava da ne guzel. sonra toprak yola sapiyorum, bir tane de kiz yolda bana katiliyor. birlikte gittik gittik. denize yakiniz, saga sapinca minicik bir kumsalciga ciktik. ama bir suru insan da var. boyle ufak pansiyonlarin yarim yamalak kucuk ve ozel kumsal ismi verdikleri yerler vardir ya, heh ondan. neyse u donusu yapalim bari diye dusunuyorum. o arada ama benim bisiklet kesin kuma saplanir fikri de aklimda. elbette saplandi. yine de yavas cekimde donmeye calismaktayim. kiz da yanimda. ay bir dalga geldi, bir tane daha. bogulucam lan. kocaman dalga sirtimdan vurdu beni, yuzum sahil kismina donuk. boyle basimdan yukari cikti. su gibi degildi, hafif jole kivaminda. boyle bas ortusu oldu bana seffaf, sadece gozlerimle agzim acikta. neyse ikina sikila kurtuldum ondan, ciktim disari. kizin da donusunu yapmasini bekliyorum. ayagimda yuksek kahverengi deri botlarim varmis. ucu da sivri. sanki icinde bir sey var, cunku cok rahatsiz. cikardim sag tekini. salliyorum salliyorum. bir seyler dokuluyor icinden. dokuldu dokuldu, allahim cok igrenc. boyle solucanlar, bocekler. bir turlu bitmediler. yok dedim ben bunu giyemem, kusucam simdi. sol kosesinde, o kumsal girisinin; ayakkabilik var bir tane. biz oraya hep geliyormusuz bu arada, bilmemkac hafta once orada biraktigim parmak arasi terliklerimi gordum bir kosede. aldim onu giyicem. siyah beyazlar, zaten erkek terlikleri. ama benim. tamam dedim, bir de gozluk var kosede. a dur dur, tam uc tane var. icinden begendigimi seciyordum ki, kiz geldi. gittik.

yorum yaz