erg

merhaba sevgili uzak akrabalar

cok agir bir arac kullaniyorum. siyah, bir nevi cip. ama direksiyonu zor donduruyorum, neredeyse tum vucudumla. o kadar. iki arkadasim var yanimda, bir yere gidiyoruz ya da ben onlari bir yere birakiyorum. girdigimiz sokakta bir yokus vardi. bordo bir pick-up, icinde iki adam var, sola dogru egildi, yan dondu, yuvarlanarak asagi dustu yokustan. aman dedim. kumlarin arasina kamyonvari aracimi zor parkettim, sol arka tekerlegi havada kaldi hatirliyorum. kizlar onceden kostular, ben sonra gittim. gittigimde adamlari cikarmislardi aractan, camdan. iyilerdi, biri yasli – biri genc. kasi kaniyordu tekinin, istedikleri yere birakmayi teklif ettik, pas gectiler. tesekkur ettiler. biz gittik.

sonra sey oldu. tam anlamiyorum ne oldu da, sanki teyzemler kalabaligi ile bir yerden donuyoruz, ama cok uzak bi ev, benim evime uzak. ikbal falan da var, sadece cekirdek teyzemler degil. herkes cok yorgun, bi kosede bayiliyor. ben eve donemiyorum, gec olmus baya. telefonumun da sarji yok. once annemleri aradik sanki, babam bana neden eve donmedigimle ilgili kizdi. ama onlar aslinda evde degiller, baska bir yerde tatildeler galiba. yine de ben eve gitmeliymisim. anlamadim karsilikli gereksiz agresif olma manasizliklarini, telefonu alip babama anlattim olayi, anladi. filan. iste o arada herkes uyuyor, garip bir titresim var havada, sanki biz birilerinden kacmisiz da buraya gelmisiz, sanki her an bir sey bekliyoruz. tam anlamadim, ki tam da hatirlamiyorum. sonra ben yanlis yataga yattim, orasi ikbalinmis. o odaya girmeden kendimi yataktan atiyorum, yerdeki orijinal olmayan nokia sarjini karistiriyorum. sonra onun da telefonuma uymadigiyla ilgili kisa bir konusma yapiyoruz ikballe, o yatiyor. ben de kendi odami bulmaya gidiyorum. saray miydi neydi, anlamadim ki.

yorum yaz