erg

‘uyudum’

(tamamla bu ozetleri)

10 Temmuz 2011

pazar 10.07. savas ucagi ucurmak. tek katli ev. ben kotu ogrenciyim. havalarda kosusturmaca. karanlik.

cumartesi 09.07. yurumek. yasli amca evi. bakan yok. atakentimsi. pis ve karanlik ve yalniz. daginik. amca hasta. dayiyi gordum. yagmurlu cinarcik.

cuma 08.07. terkedilmis barin yan bari. mehmet. orman ici garip yerlesim. merhaba. hadi dolanalim. hem seni ozlemisim sipa. alice harikalar diyarindamsi.

canli-ozet mezuniyet toreni

05 Temmuz 2011

aslinda mezun olucaktim bugun, ama okudugumu bile unutmusum. hatirladigim hicbir sey yok. tesadufen buradayim, ve zaten ozet izliyorum. canli ozet, ilginc. konuklar var. sinif sinif dolasip, cikmaya calisiyorum sonra da. yolumu bulamiyorum. onuru gordum bir kosede. onur gumrukcu. yaninda kiz arkadasi var, toreni izliyorlar. hocayla karsilastim sonra, bana sinirlenmisti. sevmiyor beni zaten, anladim. 56 yerine 50 verip beni birakmis. deli midir nedir. almisim iste ulan 56, ne istiyorsun benden kadin. elimde telefon ve fotograf makinesi var, bir yerlere birakmaya calisiyorum. toreni de duzgun takip edemedim zaten, surekli insanlar konusup kep atip duruyorlar. muzik, sesler, gulusmeler, kalabalik. hay sikiym, kaciriyorum, ne yapacagim simdi. zaten ozet, yeniden de asla yakalayamam. a cubbe. ben de mi giyecegim ki, vu hu.

urla rezidansindan kacis plani

04 Temmuz 2011

dayinin urladaki eviymis burasi. kimsenin de haberi yok evde oldugumuzdan. once yalnizim zannediyorum, halbuki bin kisiymisiz, sonra farkettim. bir kiz surekli yerlere cis yapiyordu, cekiyoruz yapiyor cekiyoruz yapiyor. bir digeri yuzunden bazi koseler kan revan icinde. temizleyemiyoruz da. nasil sinir icindeyim. disari atip kendimizi, doner merdivenlerinden cikiyoruz apartmanin. oyle genis, kocaman otel sanirsin. rezidans belki. kimse yok, her yer bombos. oradaki tek daire biziz. evdeyken, camdan disari baktigimda, yuksek bir katta oldugumuzu gormustum. uzakta deniz vardi. okyanus gibiydi, neden boyle bir hisse kapildigimi bilmiyorum. cok karanlik ve dalgaliydi. biri gelecek, biri gelecek. temizlik yapmamiz gerekiyor, esyalari toparlayalim. burada oldugumuzu kim duydu ki. allahim. dedemin filmlerinden bir surusunu buldum yuksek bir dolapta, kapaklarin ardinda. a bu da dedemin tripodu. alayim ben bunlari yanima. hadi temizligi bitirip cikalim artik. melis var, arkadaslari var, benim arkadaslarim var, aileler de buradaymis. annemler, teyzemler. e peki biz kimden kaciyoruz ki. kesin diger taraf. zeynepler falan. hof, biktik sizden. icimde de bir sikinti var. cabuk olalim hadi.

ajans portofino

03 Temmuz 2011

efeyi gordum. efe ismik. portofino isimli bir ajanstan bahsederken, calisanlarin fotograflarini goruyoruz. a efe. sonra detay aldik. reklam midir, yoksa farkli bir tanitim isi mi, simdi emin degilim; ancak sahane cikartmislar, o yuzden isimleri cok akillarda bu aralar. odul de almislar yanlis hatirlamiyorsam. bizim efe nasil yapmis da bu kadar yukselmis acaba, diye dusunuyorum. yine de aferin cocuga, yavrum. dar sokakli bir sitedeyiz bu arada. evlerin birindeyiz. tas ev, her yer beyaz ve icinde oldugumuz oda biraz ic sikici aslinda. icerdeki adam yaninda iki sey getirmis gelirken. biri benim istedigim is, digeri ise yanimdaki diger kisi icin, ki kuzenim olabilir, istedigi bir kurs galiba. yarisma gibiydi. kapilar aciliyor ve icinden cikiyor bu oduller. ben kabul etmedim yine de. sonra cikip, baska bir eve dogru gidiyoruz. ama sokak o kadar dar ki allahim. arnavut kaldirim. a bu ev satilik mi nedir. annemler geziceklermis, bakalim begenirsek alacagiz.

ruyam; kapali, sisli puslu, az karanlik ve renksize yakindi.

buz

29 Haziran 2011

kalabaliktik. buzlarla ortulu bir iklimde, nedense, kocaman yuk gemisi gibi bir yerden inmeye calismaktayiz ailece. aydin arkadan ittirdi ittirdi, o arada cantami icerde unutmusum. tekrar geri donmek zorunda kaldim. hava puslu ve soguktu.

kirmizi gomlek

25 Haziran 2011

sevgilim benim odamda uyuyacakmis, ama ailemin haberi yok. tam saklayamadan, pat iceri biri girdi ve planlarimiz bozuldu. sonra dert anlatip, konsere yetismek uzere disari ciktik. hava da daha aydinlik. az yuruduk ki, uzerinde kirmizi gomlegi ve guzel kotuyla babam hafifce kosarak yanimiza geldi, yaninda da annem var pufur pufur bir elbiseyle. eslik edelim size yururken, hem konusmus oluruz dedi babam, son derece sicakkanliydi. uykumda sasirdigimi net hatirliyorum. diger detaylariysa ruyanin, zaten kayip.

(kasvet/l/t/e kos, bir daha)

24 Haziran 2011

karanlik bir egitim sinifina, ders sonrasi saatte – bosken, ve disarida hava gercekten rezaletken; giriyoruz. iki kisiyiz, masanin uzerine benim icin birakilmis olan zarflari aciyoruz tek tek. davetiyelerdi. bir tanesi hulya avsarin dugun davetiyesiydi, iyi hatirliyorum. kucuk brosur gibiydi, birkac sayfa tamamen hulyanin fotojenik pozlariyla kaplanmis boyle. gozleri oldugundan cok daha mavi, neredeyse korkutucu, mavi isik disari suzuluyor. falan. sonra kapidan cikip tek basima kosmaya basliyorum. viyana sokaklari gibi. yuksekce olan topuklarim nedense beni hic rahatsiz etmiyor, hic bir yere batip cikmiyor. arnavut kaldirimlar sanki yeni yapilmis asfalt. uzerimde bastan asagi siyah kiyafetler vardi, yagmur da var, nasil islaniyorum. pelerin ya da onu acik pardesu oldugunu zannettigim sey, dalgalanip duruyor. cok kostum, yoruluyorum sonunda. yuksekce bir duvardan saga donuyorum tutunarak. durdum orda bir muddet. etrafta da kimse yok, neden ki.

suya dusen zenci bebek yuzunden:

22 Haziran 2011

gidecegim yere beni babam annem ve galiba akrabam olan bir kiz birakiyor. dev gibi bir aractan, hava kararmisken iniyoruz. bagajdan cantam cikartiliyor, babam bir sira araba icinde bos buldugu yerine parketmis. cantami almaya calisirken, en uste koyduklari bir takim seyleri yere dusuruyorum. dusme sesini duyuyor, ama yerde bir sey goremeyip, bir kac adim atiyorum. sonra yerdeki deligi farkettim. genisten baslayip daralan, kulah seklinde bir seydi. birkac gazete kupurunu elimle tuttum ucundan, tam o sirada onlara dayanarak orada kalabilmis minik ama sert bir sey dibe dogru yuvarlanip, oradaki delikten culp diye suya dustu, kayboldu. anneme donup, neydi ki o acaba bakisi attim. ve annem bana cok sinirlendi. akrabam kiz, kupurleri elimden alip cantama sokusturdu, sonra da o koydugumuz uc bebegin bir tanesiydi herhalde dedi. babamsa cantamdaki mucevher kutusunu dusurdugumu dusunuyor, ben de ne olacak o pirlanta kolye, hadi yuzukleri filan bosver diyorum kendi kendime. homurdanip bizden uzaklasan anneme seslenmek isteyip, seslenemiyorum cunku gereksiz yogun ve nereden geldigi anlasilamayan bir gurultu basliyor etrafta. arkamizdaki taksiye dogru donuyorum, annem uzaga gitmis bile coktan. taksinin icinde ve disinda adamlar var bir suru. kalabalik da oldu etraf. vapurla gidecekmisim ben, aksi yone iskeleye dogru donup bakiyorum. ne zaman kalkacak bu allaskina baba, gitsem artik. oradaki kocaman saate baktim sonra, aksi yonde isliyordu ve saat onikiyi on geciyor gibiydi. oniki ikinin yerinde, iki de altiya dogru kacmis. arada da tum saatler yok zaten. beynim bulandi, ama soru sormadim. o arada annemin geri gelip ondeki taksiciye bir sey uzattigini ve bunu kizima verin dedigini gordum. taksiye kafami sokuyorum, adamin elinde bir kutu. a kolyem de orada, yuzuklerim de. e peki anne madem bu sendeydi sen neye sinirlenip de gittin heyallahim. savsakligima sinirlenmistir kesin. annneaag seklinde bogrundum, geri gelsin diye; bu defa sesim cikti. sonra beklemeye devam ettik. bir turlu gidemedim.

turkcell ruyama sponsor olmus

15 Haziran 2011

serviste gidiyoruz. on siraya oturmadim, cunku en sagdaki kiz benden haz etmiyor. mus. bir arka sirada, sokagimiza gelmeyi bekliyor, etrafi izliyorum. ineyim ben bilmemne amca dedim ona dogru seslenerek, sonra sokaga bakiyorum. e burasi evet ama neden her sey degisik. apartmanlar, renkler, agaclarin yerleri, dukkanlar. herhalde dedim, bizim bir ust/alt sokak burasi, oyle olmali. sofor amca istedigim yerde beni birakmak istemedi, caddeye dogru devam ediyoruz, sola cekti bir bosluga, durduk. benimle beraber, herkes asagi indi. karsimizda bir kiz var. sonradan farkettim ki, survivor kizlarindan bir tanesi. elinde turkcelle ilgili bir reklam var. kutular, toplar, kagitlar. herkese bir tane verdiler, oradaki tasin uzerine siralandik, oturduk. acik hava tiyatrosunda, gosteri izlemeye gelmis gibi bir halimiz var. ben gizemlerin arasindayim, bir tarafimda bingol, diger tarafimda cizer. minik, plastik, kabarik hayvancigi boyuyorum rengarenk. o arada baska biri onumuzde bir turkcell vazosu gezdirmeye basladi. ince uzun murano mubarek, yerlere kadar. icinde binlerce sim kart var. kendininkini cikartip, onun icine atiyorsun, ve sana yeni bir turkcell veriyorlarmis. aman dedim yok, ben memnunum degistirmeyecegim. sonra, boyadik boyadik. boyadik.

(ruyalarima bile reklam verdiniz ulan resmen. allah sizi bildigi gibi… bogulun o banknotlarin icinde.)

sen yapma teyze

11 Haziran 2011

melis oy verirken, teyzemin de perdenin arkasina gectigini gordum. uzaktan, bakiyorum. bir seyler soyleyip soyleyip, nereye neyi nasil basacagini da anlatarak, teyzem; melise zorla akpye oy verdirtti. ben sasirdim. bitti.