erg

‘uyudum’

aman aman

12 Temmuz 2012

sevgilimin kacirildigini gordum. karanlik ve urkutucuydu.

sene gecmis.

25 Haziran 2012

gecen sene, agustosun 28inde; ruya gormusum. nedense annemin telefonuna not almisim. simdi buldum. once onun ruyasi zannettim, sonra okudum. hatirladim. ustelik buraya da yazmamisim, sasirdim. detayina girmeden, asagiya ilistiriyorum.

“buyuk teyze esyalar. birak onlar bizim. sokagin karsisindaki eve tesadufen gittim. annemle babamin nikahi var, ama cantam yokmus. o ev de depo gibi. her sey. adama bizim olan esyalari ayirttirdim, cikarttirdim. teyze bazilarinin da atilmasini istemis. onlari da kenara ayirdim. cok sinirliyim. babam annem filan da geldi. amcamin daktilosu burada. dagilmis kanepe. eski bavullar. – pazar aksami, 28 agustos 2011.”

anne-anne

09 Mayıs 2012

anneannemi gordum. maalesef ki detay hatirlamiyorum. ancak uykumdan uyanip, zipladim. kendimi uyandirmis da olabilirim. haliyle herhalde hos bir ruya degildi.

sirlar

22 Kasım 2011

kaldirimin ortasindaki adam boyu belediye kapilarindan birinin onundeyiz. elektrik kutusu, efendim dogalgaz kutusu vari bir sey, iste, dokunmayiniz girmeyiniz gidiniz gidiniz seklinde ibareleri olan uzerinde, ve kuru kafa vesaire isaretleri. kutunun uzerine birakilmis bir anahtar gorup, minik kagidi okuyoruz. “iceri baktim ve gorebilecegim en korkunc seydi.” tam hatirlamiyorum cumleyi, ama icinden bir seyler havalanir ya, oyleydi hissi, urkutucuydu. ben cekildim, boyle seyleri sevmem, uzaklastim, bir agacin arkasindayim. arkadasim kapiyi acti. ufak bir ciglik atip cekildi ve kacti. sokak ortasinda eli agzinda put gibi durup, hic bir sey soylemiyor. zaten kapiyi da kapatmamis, birbirine vurup disa dogru yeniden acildi kapilar. agacin arkasindan, tek goz izliyorum olanlari. yavasca gorusumden cikan metal kapinin ardinda, bir isik vardi. bir koridor. bir tunel. gitgide buyuyen kocaman bir yol. bir yasam. her yer metal, bir siginak. baskalariyla baglantili oldugu da asikar. urperdim, anladigim sey kandiriliyor oldugumuzdu. bir de hic bir sey bildigimiz gibi degil hissi. anahtari yeniden kutunun uzerine koyup, kapidan okula geri girdik. daha sonra gelen ve iceri bakip, saskinliktan put gibi orada kaliveren iki genc uzun boylu adamsa, o anda oradan gecmekte olan iki polis tarafindan yakalandilar. camdan izledik. ve ruyamda galiba simdi yasiyor oldugumuz yerde degildik.

mutlu son

21 Kasım 2011

dedemin saatini bulmak icin dolaplari yerle bir ediyorum. olayin satmis oldugundan kuskuluyum, ve nasil kizgin. o arada baska bir suru eski alet edavat buldum, ama onlari almiyorum. saate sonunda ulastigimda, uzun zaman gecmisti ve yorgundum. ustelik kayislari da yerindeydi, annemin soyledigi gibi kesilmis degillerdi. koluma taktim.

tumblrdan kopya

12 Kasım 2011

yesim apartmanina giriyoruz, galiba annem ve babam var yanimda. apartman kapisindan girer girmez bir koku carpiyor burnuma. anlatilmaz sekilde yogun, olu kokusu, olum kokusu. solda, evinden cikmis, ama kapisini acik birakmis; duvara dayali bankta oturan, basi arkaya yasli ve agzi hafif acik bir kadin var. ismini bilmiyor veya hatirlamiyorum o anda ama olmus olanin o oldugundan endiseleniyorum. gozlerini hafifce oynatip beni yanlis cikartiyor, ancak sorun baki ve kadinin belli belirsiz ust kata bakmasi bizi yukari yonlendiriyor. birinci katta bizim dairemiz var aslinda. ama onun da kapisi acik, ve icerde nedense cok az esya var. baska bir ev gibi. bu defa duvara dayali olan, uzun ince bir kanepe. kanepede uzanmis, basi bizim tarafimizda kalan bir adam. yasli bir adam. yuzunu goremedim, olmus mu canli mi bilmiyorum. ancak hareket etmedi. daireden aceleyle ciktim. icimdeki his, o adamin asagidaki kadinin kocasi oldugu ve onun da kadin gibi katatonik sekilde kalmasinin bizim o anda orada goremedigimiz bir sebebinin varligi. salonun ortasinda olduruverilen daha genc bir adamin silueti gelip gecti hizlica gozlerimin onunden, nefes alamiyor ve hizlica merdivenlerden inmeye calisiyordum; uyandim. sonraki ruyamda da olenler ve oldurenler vardi, ozgur ve aslen olmayan kucuk kardesi vardi, ki olen o; bir de oldurenlerle ayni evdeydik. bildiklerimi anlatmaya calisiyordum, yakalaniyordum. sanirim. canim simdi anlatmak istemedi, sonraya.

uzakdogulu eskici

16 Ağustos 2011

sehirler arasi bir yolda, hic bir yerdeyiz. durdurduk arabayi, babam inmedi. ben ve annem yuruyup, bir evin kapisindan girdik. uzakdogulu bir ailenin evi burasi. esyalar, ama her sey; satista. tasinacaklar herhalde, ya da ulkeyi terk ediyorlar. biraz gec geldigimiz icin, aksam yemegi yemeye yakinlar, masa hazirlaniyor. haliyle alisverisimizi cabuk yapmaliyiz. ama simdiye kadar girdigim tum eskicilerden karisik, tum antikacilardan sahane detaylar iceren bu karmakarisikliktan cikmak; hic de kolay degil yani. uzakdogulu kadinin buyuk oglu, bize rehberlik ediyor, fiyat veriyor. ust katlarda da oyuncaklar varmis, ama oralara bakacak zamanimiz yok. buna uzuldum dogrusu. babama arabaya gidip boyle boyle diye anlatiyorum, hani belki o da gelmek ister. radyo acmis elindeki eski bir gazeteyi okuyordu, teklifimi reddetti. ben de yalniz geri dondum. gelip de bakana kadar ben, annem iki tane sahane taki secmis bile. almayi dusunduklerimiz arasinda en pahalilar onunkilerdi. sonra kutular kutular icinde bir seyleri karistirirken, yuzuklere denk geliyorum. aman allahim. ne guzeller. hem de ucuzlar. begendigim bir tanesini hediye etmeye karar verdi cocuk, sonra ben digerlerine bakmayi surdurdum. en sonuncusu tuylu, kocaman ve siyah bir abstrakt yuzuktu. kedi kafasina benziyordu. agzindan parmagini sokuyorsun, tuyler arasindan cikartiyorsun seklinde. az korkunc, ama sahane guzel ve yumusacikti.

bilmeden + deli komsu

15 Ağustos 2011

topluca amerika tatili yapacagiz. bavullar, arkadaslar, kalabalik. o sirada biri bana seslendi, yanlarina gittim. elini uzatan kadinin elini siktim, ve yanindaki arkadasimin anlattiklarini dinliyorum. meger elini siktigim kadin, yakin bir arkadasimin annesini olduren kadinmis. aslinda hic tanimiyorum bile ben onu, ama yine de cok kotu bir sey yapmis oldum. cocuk, bu konuda inanilmaz kati goruslu, beni affedecek gibi degil. aman yarabbi. asla artik beraber bir seyler yapamazmisiz, yuzumu bile gormeye tahammulu yok. halbuki arkadas arkadas, aile aile olacaktik. dur bir saniye, ben ne yaptim ki, hem bilmiyordum, dur. her sey bozuldu sonra, planlar ertelendi, ucaklar kacirildi. bavulum bile yok. havaalanindaki minik suitime gidiyorum, oraya ben yokken goz kulak olacak arkadaslarima kizimi da birakmaya karar veriyorum. simdilik sizinle kalsin, bizim ne yapacagimiz belli degil, arada gelip bakin ona. yalniz kalmasin. zaten canim sikkin. of.

sonra, annemler tatile gitmisler. ev en ust katta, geldim, merdivenlerden cikiyorum. yalniz asagidaki komsu manyak cikti. bir sorun mu var, bu kadin kim, ne yapiyor seklinde beni surekli takip etti. tamam diyorum benim, ev benim, annemler yok, bir sorun da yok, beni yalniz birak. deli. yok ama yok. en son suratina kapamis oldugum sokak kapisina elindeki anahtari sokarak acmaya calisiyordu manyak. anahtarim da kirildi kirilacak. ustteki zinciri de kapattim, adama kiziyorum. bak git, yoksa polisi arayacagim.

olu kartal

14 Ağustos 2011

koluma dedem girmis, genisce bir holde yuruyoruz. anneannem biraz geride kaldi ama, olsun. oraya oturuversin, bir kahve icsin. bir oncekinde yere dokmustum kahveyi hem, simdikiniyse cok guzel yapmisim. afiyet olsun anneanne. simdi ben dedemi iceriye gotureyim. adimlarimiz yavas. solda yerde yativeren olu kartali gormem icin yeterli yavaslikta. defalarca gordum, yine gordum, her acidan ve her sekilde izliyorum. olu kartal olu kartal olu kartal.

ipek bocegi filmcilik

28 Temmuz 2011

iki kisi, merdivenlerden cikiyoruz apartmanda. genis alanli, yuksek tavanli, eski ve guzel bir apartmanin icindeyiz. her kat, kendi icinde bir ev gibi. daire kapisindan girmeden bile, sicak, kendine ozgu, kisilikli. her katta, sifonyer uzerinde duran lambanin bitisiginde, minik bir eski fotograf makinesi. makine kucuk basik bir kare sanki, ucundaki bosluktansa filmlerin bir kismi disari dogru cikmis. ozel uretim, nadir filmler. ucundan tutup cekebiliyorsun, yanmiyor, bozulmuyor, aliveriyorsun. semra bu filmleri arkadasina sehir disinda kurdugu bir kabinde, ozel olarak ve sayili urettiriyor. ipek bocegi gibi, pil biriktirmek gibi. aslinda hepsini almamaliyim, cunku bir suresi var yerlerine geri koyulmalarinin. hemen yaptirtip, getirtemez ki. yine de umursamiyor, kat kat filmleri topluyorum. bir yandan iclerinde neler oldugunu merak ediyor, bir yandan da bosluklara da biz cekeriz diye dusunuyoruz. resmen calip calip kacacagiz. ama sevimli calmak. hem semra benim arkadasim nasil olsa.