erg

dordubiyerde

kocaman bir yuzme havuzunun yanindayiz. olimpik gibi, hatta spor salonunda da olabiliriz, gerci ben otel sanmistim. annem var. bir de yabanci insanlar. sudan ciktim, kiyafetlerimi ariyorum, uzerimde havlu var. katlamis birisi herkesin esyalarini, ust uste birakmis. kotlar arasinda kotumu, tshirtler arasinda tshirtumu aradim. yandaki genc grupta bir adam bir de kadin dikkatimi cekti. sonra esyalarimi bulup – kotum viyanada aldigim acik renkli sanki mavimsi yesilimsi taslanmis kotumdu, tshirtlerin arasinda da bir suru sari olan vardi, kumaslari da ince boyle – bir kosede giyinmeye calistim; havlunun altinda da ciplagim yalniz, sudan cikinca mayom yok olmus. bir sure sonra, yine ayni mekan icerisinde, ve nedense mekan lisemin bin senede yapimi biten spor salonu ile okul ana giris kapisi arasindaki kocaman bos alana benzerken; bir masadayim. suda erimis, boyle bozulmus, bir zarf beliriveriyor onumde. acip bakinca, o otelde kalmis olan ve kiyafet ararken dikkatimi ceken kadina ait dosya oldugunu farkediyorum. fotografi var, bir de giris cikis tarihleri. o anda ekim ayindaydik, kiz agustosta cikis yapmis gozukuyordu. tabii diye dusundum, baya zaman oldu. e ben napiyorum hala; surekli musteri, peki.

ayni tesisin oyun salonunda, bir takim insanlarla beraber, okey oynuyorum. o kadar garip ki. taslar tas degil. boyle rengarenk ve cesitli sekillerdeler. anlamiyorum ki ne oluyor, biri bir sey atiyor, obursu onu aliyor. kafam karisik, boyle gogsum sikisiyor. nefes alamiyorum. ciglik aticam. oyun devam ederken, bu insanlari da sevmiyorum ki ben aslinda lan diye dusunuyorum. e napiyorum burda. taslarimi devirdim, oyunu birakip, kosup gittim.

bir tren istasyonundayim; basini hatirlamiyorum ama gemi gibi bir yerdeydik, ve indik sonra. bu defa babam var. birine gidecegimiz yonun trenini soruyor, bulundugumuz yerden bir platform asagi inmemiz lazim. merdivenler gemideki gibi, inmesi zor metal citaciklar sadece alt alta. yok diyorum, ben asansoru bekliycem. babam bi platform asagi atliyor, insanlarin arasina karisiyor. onu gidip bulmam lazim. ikinci kattayim, ama onumdeki asansor ucuncu kata ait, kot farki herhal. etrafindan dolasiyorum, aradigim asansore biniyorum. genis bir dikdortgen, kapisinda agir bir deri perde asili, actim bindim. icerisi karanlik. bir tek kadin vardi. sonra baska kadinlar geldi, haydiii diye bu hafta da konumuz su seklinde basladilar. ben kendimi sasirdim, a dedim, siz toplanti yapiyorsunuz. onaylandim, peki dedim ve indim. nasil olduysa asagi variyorum, babami arayip – bulamiyorum.

basi cok sisli, ama elimde icinde cim bicme makinesi olan bir spor cantasi ile, arabayla gittigim yoldan, arabayi birakip, yuruyerek geri donuyorum, ve yol birden denize donusuyor. masmavi, nasil berrak. elimdeki cantayi birakmadan yuzsem, beni asagi ceker mi diye dusunuyorum. ama yuzuyorum. a. rahat rahat da gidiyorum bak. serin boyle su. bir adam, koskoca ve sari bir cit kapi aciyor suyun icinde onume. kapidan iceri dogru giriyorum, ama aslinda oraya gitmemem lazim. bir erkek kardesim var, o belirdi birden. buraya gelmememiz lazimdi dedi bana. ama ben merak ediyorum. yuzerek kapidan gectim, icerdeyim. yuruyorum. kurudum birden. islak degilim. etraf cok genis, eski her sey, uzakta bir ev var, ve deniz buraya kadar geliyor. sanki kisiye ozel deniz gibi, havuza da benziyor ama, anlamiyorum. burasiydi annemle babamin ozel yerleri, bu adam onemli bir adam bak, dur, dusunelim, artik ogrenmeliyiz falan. kardesim de saskin. dolasmaya basliyoruz. konusmuyoruz.

yorum yaz