erg

bufalo

Martin, Fredrik, Nicole ve ben. Akşam saatleri, bir pubın önündeyiz. Ne yapsak düşüncesinde, evde mi takılsak yoksa gitsek mi puba, 29una da çok var, para harcadık çok. Pub da mahzen gibi, yer altında. Bir adam çıkıyor pubdan, gençler diyor; yardım edin bakalım. İçerisi nasıl kargaşa, sanki antika dükkanı. Diyor ki bu koltukların yeri değişecek. Koltuğa dokunuyorum, canlı bir his, yumuşak deri gibi. Ama deri koltuk gibi değil, kanlı canlı deri gibi. Üçlü bir koltuk. Dikkatle baktığımda 6 tane gözle karşılaşıyorum. Ama normalmiş, adam diyor bufalo kafasından yaptırdık koltukları, canlı canlı kullandık, otururken fazla ağırlığınızı vermeyin. Fazla ağırlığımızı vermeyelim mi? Bakıyorum bizimkilere, çok doğallar. Diyorum tam İsveç’liler. Eğer biri yaptıysa artık normal bir durum, tepki vermeye gerek yok. Ben de onlardan olmuşum artık derken, Martin koltuğu kaldırıyor koltuktan ses çıkıyor, yani bufalo kafasından. Ama mö gibi bir ses değil, sanki bir beni buraya hapsettiler, üstüme oturup duruyorlar canım acıyor dercesine hafif bir inilti. Bu sefer tepki gösteriyorum, ay koy geri koltuğu yere. Bir anda sesler yükseliyor. Etrafımdaki antika dükkanı şeklindeki puba bakıyorum, ayrıntılar arıyorum. Duvarlarda gözleri oynayıp duran bufalolar var. Hala durum normal gözükürken, bir karafatma görüyorum yerde, çıkalım diyorum. Pis burası baksana yerde böcek var, oturmam ben burda.

ahu dal

yorum yaz