erg

bu gece verimli gece, cingilli dasli gala

masadayiz. ferah, is yeri gibi, kocaman bir yer. solumda teyzem var. sevgilimle msnden konusuyoruz. bana gecen bulusmamizda yuzune bakamadim cok, onun icin simdi cok ozledim ve artik hep bakicam her bulustugumuzda – dedi. ben neden a a diye sordum. anlatamadi filan, gozlerimde cok vakit gecirmemis meger ama pismanmis. birebir cumleler boyle, direkt aklimda kalmis. o arada teyzem yazilarimizi okuyup, gulumsuyor. monitorum dokunmatik miymis nedir, kuru boya gibi renkler ciziveriyorum parmagimla. bir grup kirmizi, bir grup mavi yanina, sonra sari. koselerini cizdim cizdim, rengarenk msn penceresi oldu.

sonrakinde; bes alti tane ucubenin, birini ameliyat ederek hayata dondurmeye calismasini izliyorum. olagan bir durum degil, illegal yeraltinda yapilan hatta dogaustu bir seyler. pek umutlu degilim ben canlanacagindan, kafami asagi egiyorum. bagira cagira var gucleriyle calisiyorlar. ucusan birkac beyaz perde var etraflarinda parca parca, oradaki aralardan izliyorum ben olan biteni. ve ruyanin ortasinda cakan beyaz isiklar var bir de, gelip gidiyor – goruntumu bozuyorlar.

kadikoydeyim. babanemin eski apartmanina giriyorum. yuzyillardir dokunulmamis gibi, inanilmaz bir kir pas, orumcek agi, toz icinde her yer. merdivenlerden cikarken sola egilip, kapici dairesine dogru bakiyorum. inanilmaz buyuk bir bosluk, ve bordomsu yer kaplamalari. a, boyle sanmiyordum ben burayi diye dusundum; merdiven cikmaya devam ettim. agir ve onunde elinle resmen bozman gereken tam kaplama orumcek agi olan bir kapidan girdim babanemin dairesine. her yer bombos ve pis, ama taniyorum. hafif karanlik, havaya sigara dumani cokmus gibi sanki. dondum kendi etrafimda; koselerdeki esyalari, oturma gruplarini, mutfaktan salona yemek penceresini falan hayal edip. boyle yerli yerine oturttum her seyi kafamda. mutluyum ama, iyiyim yani. bir muddet sonra ciktim, girdigim kapidan. yalniz muze gibi cift katli, kirmizi kaplamali, genis bir alanin ust katindayim. icerde gezen insanlar, gunes giren kocaman pencereler. bana dogru bir adam geliyor gorevli gibi. o odalara giris yok hanfendi napiyorsunuz falan dedi. cevap vermeyip, hizli hizli uzaklastim. merdivenleri inip, sokaga ciktim.

bundan sonraki sanirim bir oncekinin devamiydi. ciktim, gene kadikoyde o sokaktayim. birden melisle karsilastik, yuruyoruz. o sirada bir suru minik dukkan varmis. baka baka. bir dukkanin vitrininde cirkin tasarimlar vardi; ay ne be bunlar, eskiden sahane seyler goruyordum ben burda dedim. tam gecerken, vitrin kosesinde bir canta var, onu farkediyoruz. tahta buyuk boy boncuklardan yapilmis. melis de hep boyle bir sey ariyormus, artik niyeyse. iceri girdik. o kadar kucuk ki dukkan, asansor kadar mesela. cantaya fular sokmaya calisiyoruz sonra, buyuklugunu olcucez. girmedi, ama yine de satin aldik. astarini filan degistiririz belki, cunku cantanin kendisi uzun. kadin bize hediye olarak bir de kahverengi minik fular koydu posede. alip, ciktik. birkac adim attik, a, ama benim elimde de bir torba var. goz attim, iki tane kocaman kaskol. yumusaciklar, biri siyah. geri donup, kadinin kucuk masasi uzerine torbayi biraktim, bizim degilmis diye. kadin bu dukkan artik senin, her zaman ugra; diye seslendi pesimden. nedir en nadide parcalari mi geri verdik aman noluyor, minnettar kaldi valla. neyse, gittik sonra.

son bir ruyam daha vardi, bu ilgi cekici sekilde verimli gecede gormus oldugum yine, ancak onun parcalarini tam oturtamiyorum yerlerine. yine dogaustu varliklar var, ama ben de onlardan biriyim, ve caddebostandaki evdeyiz. bir seyler oluyor, bir seyler bekliyoruz… derken bir haber geldi, birine bagirdim, sonra baska biriyle balkona ciktim. kocaman bir esya kamyonu geldi bir ara, karsiya yanasti, indik asagi ve onun yanina gittik filan. boyle bir seyler.

yorum yaz