erg

almanya yollari

kalabaligiz, gece. giris katta oturuyoruz, deli gibi yagmur var. herkes camin onunde oturmus, ben disari ciktim, izliyorlar. sirilsiklam olarak, kocaman beton bahcede park etmis araclarin icinde duran metrobusumuze gidiyorum. a kapilari kitli degil, e o zaman ben bu gece burda kalayim. karanlikti, kafami saga cevirdim. iki tane adam oturuyor icerde, uzakta, sirtlari bana donuk. nasil onlar da mi uyumaya gelmisler ki. hm, taniyor muyuz biz bunlari ki diye dusundum. sonra yok dedim daha neler, yabancilar bildigin, sarhos mudur tinerci midir ne. fazla durmiym, beni gormesinler; kapiyi yeniden acip disari kacmaya karar verdim. bastim bastim acilmadi. a-ha iste o kirmizi yuvarlak isik. attim kendimi disari. dinmemisti yagmur, yine islanmaya basladim. sahne gecti, sabah oldu sonra. siyah bir cipte, gprsin nasil calistigini kurcalayarak gitmeye calisiyoruz. yok dedim bu boyle olmaz. almanyaya gidicekmisiz, babam direksiyonda, yaninda ben, arkada birileri. tam nereye ulasmaya calistigimizi bilmiyorum. kocaman bos bir yoldayiz. almanya sinirini buldum haritamsi ekrandan, bir yeri isaretledim. kosede muze var. orasi daha bir meydan, acaba orayi mi isaretlesem diye dusundum o arada. ama sevdigim yer minik dukkan gibiydi, nasil bu kadar detay goruyorsam. ya cafe ya kitapci, sahane, dedim; ilk secimde birakip, yerine taktim cihazi. gittik, gittik. iyi de benim vizem yok, aklima geldi, hatta pasaportumun zamani bile gecmis olabilir. bisey olmaz dedi babam, ama icinden endiselendi sanirim. hayir almanya da kosedeki il sanki, anlamadim. neyse, yoldayiz. hadi bakalim. sonrasindaki ilk sahne, bir evin salonunda, arka taraftaki duvara yaslanmis bir sedirde, sirtimi duvara dayamis oturuyor oldugum. telefon caldi, amcamdi. babam ve baskalari da salonda. ac ama soyleme almanyada oldugumuzu dedi, ay nasil yani filan dedim, telefon bir yanda calmaya devam ederken ne soyleyecegimizi dusunduk. neyse actim sonunda. nerdesin ne zaman donuceksin gibi bir suru sordu amcam bana, bazilarini cevaplayip bazilarini gecistirdim. mutsuz bir havayla telefonu kapadim, ve herkesin bakiyor oldugu televizyona dondum ben de. cisim geldi bir muddet sonra, kalkip icerdeki odaya gectim. odadaki tuvalet, ortada. christina ve yeliz var yanimda. coktandir gorusmemisiz, ne de guzel bir karsilasma diye dusunuyorum icimden. bir gariplik var, ama onu cozemedim daha. cis yapip, kalktim. yatagin uzerine oturup, ayakkabimin tekini cikardim ve yataga ters cevirdim. biraz kum, ve yuzukler dustu ortunun uzerine. beyaz altin, incili birkac yuzuk. bakip topladim. yeniden ayakkabima doldurdum. o arada chrisle yeliz uzaklasmislar biraz benim oldugum yerden. onlara dogru yurudum. chris sirtini duvara dayamisti, ayaktaydi. yeliz ise yuzu tavana donuk bir sekilde resmen havada ve yere paralel durarak basini chrisin gogsune dogru yaklastiriyordu. yan bir t harfi yaratip, opusmeye basladilar. hm dedim icimden, lezbiyen degillerdi ikisi de. bilemedim, fazla kurcalamadim. odadan ciktik. icerdeki kalabalikta yine pasaport konusu acildi. chris odaya gidip kendininkini getirdi, iyi de sen zaten alman vatandasisin kizim. degistirmisler meger, diyafona benzeyen, kalin, krem rengi bir cihazdi getirdigi. artik boyleymis eu pasaportlari. hm dedim yine. butun ruya boyunca her seye hm dedim ben. evet.

yorum yaz