erg

1001 gece masallari

6 kasim

futuristik bardak: kalabalik bir grupla kaldirimda yuruyoruz. etraf karanlik. aydin ve arkadaslariydi yanilmiyorsam yanimdakiler. bir arabaya bindik, ay cekilin cekilin ben kullaniym dedim. bin kisi oldugumuz icin koltuk o kadar onde ki, zor sigiyorum. bacaklarim acidi. sarhoslar filan zaten bu insanlar. neyse gittik gittik. sacmasapan bos yollarda. merhaba wristcutters. aksamuzeri gunesi vardi, garip ve guzel bir sekilde aydinlandik yolda bir muddet. sonra bir yere vardik. yeralti gibiydi, kapidan girip asagilara dogru yuruduk. bize icki ikram etti bir kadin. minik vazocuk gibi bir bardak dusun. zaten once agzinin acik oldugu da belli olmuyor, sonradan anlasiliyor. icki sariydi. guzeldi de. shot yaptik, yeniden yeniden. sonra birkac sahne atladi galiba. oralarda bir otel sectim, once birkac yanlis veya cikmaz yoldan dondum. sonunda ulastik, bolgenin ismi aklimdan cikmis; ancak aslinda orayi biliyoruz, taniyoruz. hatta belki de bastan beri aslinda oraya gitmeye calisiyoruz. hava biraz daha karardi, iskele uzeri bir restaurantta annem ve arkadas grubu icin rezervasyon yaptiriyorum. gece devam etti, an be an hatirliyorum. once baska masadalardi onlar, sonra baska yere almayi planladik, duzenledik. muzik basladi, bitti, yeniden basladi. saatler geciyor. o arada biz de yemek yiyoruz, insanlar gelip gidiyorlar. gelip gidiyorlar. bolum bolumdu iskele. kapali guzel sigara icme salonlari gibi. yemek yeme bolumleri. yine sahne atliyor. ayse teyze icin hediye seciyoruz simdi. inci bir kolye gordum, guzeldi de. ayse teyzenin hafif gozleri doldu. begendi. disari ciktik sonra, zeynep sevgilim ve ben. otelin havuz basindayiz sanki, hala ayni gecedeyiz. onumuzdeki masanin icindeki karisiklikta durmakta olan kocaman kalem kutusunda bir sey ariyoruz. defterler gordum minik, icinde fotograflar. a, bunlar benim eski kucuk defterlerim sanki. siyah beyaz cok guzel bir fotografim vardi orada, goz makyajim sahaneydi. sevgilim bir ara yan masaya gecip bir seyler cizdi. yanindaki cocuklardan biri, bana donup; ben senin kadar hizli araba kullanmiyorum lan, oluyorduk resmen – dedi sonra. bitti.

otel odasi: gercekte elbette uc boyutlu, ama disardan iki boyutlu gibi duran bir oteldeyiz melisle. odalar yuvarlak minik hollerin etrafina dizilmisler. toplam 4 kapi var. iki onde, bir sagda bir de solda. ilk kaldigimiz odadan ciktik nedense, cikmak zorunda mi kaldik ya da. kapinin onunde, odaya gelen yemekler vardi tekerlekli minik masanin uzerinde. kendimize oda ararken, camdan otelin arkasindaki karli daglari goruyorum ben. uzaklarda bir yerlerdeyiz demek. neyse, ikinci oda daha eskiydi ve icinde sadece iki kisilik cirkin ve pis bir yatak vardi. yok dedim burasi olmaz. bir sonraki odayi begenip yatiyoruz, ama sonra ben hafif seslerden uyaniyorum. kafami havaya kaldirdim. ve o arada yukardaki asma kati fark ettim. hayvanlar, kafesler gordum yarim yamalak. ucusan kus tuyleri vardi. ay dedim kalk kalk, hadi cikalim. oda bulamadik, oda secemedik sonuc itibariyle. ay, uykum da var.

2 kasim

gece: evden cikmak uzere hazirlaniyorum. modern beyaz genis bir mutfakti. tavandan tavalar sallaniyor filan. kapinin orada duvara yaslanmis annemi gordum, nereye gittigimi sordu. az once evden cikan sevgilim arabada bekliyor, melisi almaya gidicez beraber aslinda. bir yerden. ancak kimsenin haberi yok, belki de gizlice gitmis melis. bizim gelmemizi bekliyor acilen. piti piti arabaya gittim, flashin pilleri yokmus dedi sonra sevgilim bana. heyallahim. indim, mutfak kapisindan yeniden eve girip masanin uzerindeki birkac bir seyden pil cikardim. avucuma doldurup, ciktim yeniden. garaja yurudum.

anane: bir evdeyim. inanilmaz uzgunum. neden bilmiyorum. kapali bir kapi var. ananem orda. icerde. sinti vardi. cok yaslanmis. lusiyi de gordum sanki. ne olacaklar bunlar diye dusunuyorum. yalniz mi kalacaklar. simdi ne yapiyorlar, kim bakiyor. aclar mi. filan. hem ananem nerde. nasil. ona kim bakiyor. pif. icim sikkin uyandim cok.

30 ekim

balondan isyeri: evimizin oldugu apartmanin asansorundeyiz. en ust katta oturuyormusuz zaten, ciktik ciktik. gelmis olmamiz gerekiyorken, asansor yukari cikmaya devam etti yalniz. saskin bakislarla sevgilime bakinca, gulumseyip dur dur bekle dedi bana. durduk, kapi acildi, indik. hala devam eden kucuk bir insaat alanindayiz. adamlar var iceride. tek tuk esyalar. tam yerlesilmemis. sevgilim surpriz yapmis meger bana. dairemizin icinden cikilan kocaman bir ucan balon bu. hem de ev. iki oda bir salon. istersek asagida kaliriz, istersek de burada. sahane. cok sevinip, kendi cevremde donuyorum donuyorum. bu gece burada uyusak ah dedim donup, ama baskalari kalmayacak degil mi bizimle. bu adamlar gidicekler, a ablan da burdaymis, ama o da kalmasin. mutluydum cok, sahne atladi. ayni yer, simdi de isyeri olmus. calisiyoruz, ajans. bir kadin geldi yanima, sanirim yeni girmis ise. soylediklerimi anlamadi, kizdim. bagirdim bagirdim ona. bir daha boyle yaparsan ne olur biliyor musun dedim, sacma bir cevap verdi; hayir dedim, oldugu takdirde direkt kovulursun. fax cekecekmis, e hadi madem cek; zaten bir ise yaramiyorusun. sonra da sinirli bir sekilde ve disardan komik gozukuyor oldugumu da tahmin ederek paytak paytak obur koseye dogru yurudum. selcuk ve chris vardi orada bir masanin arkasinda. e onlar da calismiyorlar ki. ama nasil musamaha gosteriyorum, ooo dedim bos oturuyoruz, hoppa, hadi bakalim, ve kahkahalarla guluyoruz birlikte. bir muddet sonra kalabaliklasti etraf, sevgilim de geldi, isiklar yandi rengarenk. ve hep beraber dans etmeye basladik. kiyafetimden renkler renkler cikiyor. muzik nasil da yuksek caliyor. rengarenk, sahane; donduk, donduk, donduk.

deli deli araba kullanma: bizi bir yere goturuyorsun. arkada melis var. burdan saga sapicaksin diyorum. sapmiyorsun. sol seride gec diyorum, gecmiyosun. ulan. hem cok da kotu kullaniyosun. en son bir kopru ya da dar sokak gibi bir yerde, onumuzdeki adama carptin. saga cek, saga gec dedim dedim sana aslinda oncesinde, gecmedin gecmedin. hayir beni dinlemiyor, duymuyor ya da takmiyor falan da degilsin. bir garipti sadece her sey. anlamadim tam. ilgincti. neyse ki adam durdu da, yavasca carpistik. zaten ben elimi atip, direksiyonu cevirmistim oncesinde. durunca, in asagi dedim sana. indin. tepki de vermiyosun. delisin yani. kullanmicaksin sen artik arabayi dedim, ama ise gidip gelmem lazim diye cevap verdin. aman baska bir seyle git dedim sana. bagirdik bagirdik birbirimize. ben gectim direksiyona. gittik. hafif kustuk tabii yol boyunca.

kisacik: annemle oturuyorduk once. iceri gectik sonra. odada cift kisilik bir yatak var. sedir gibi sanki. biraz yuksek. ve aydinlik, cam onu, sahane bir kosesinde odanin. el ele, televizyona bakiyoruz bos bos. derken bir program mi basliyor, klip mi, reklam mi. sevgilim bana donup, bak iste bunun bu bu bolumlerini de zamaninda sila yapmisti diyor. dondum, gozlerimi kisip baktim, ve bir tane vurdum yuzune. agzini yuzunu sikerim bak dedim. bana cevap vermedi. hak verdi galiba. sonraki iki uc dakika daha goz goze bakisip, gulduk gulduk minicik. derken kapi caldi. babam gelmis. sigara paketi ve cakmagi sedirin altina dogru sakladim. kullugu de boyle yavasca itiverdim onlarin yanina dogru. odaya kimse girip cikmadi gerci. uyuduk sonra.

29 ekim

rutubet: annem ben sevgilim ayni yatakta uyuyoruz. biz kalkip iceri gitmeye karar verdik, annem sol kosede hala, gozleri kapali. sevgilim hoscakal alev dedi gulumseyerek; ve annem uyanip, hoscakal kolay gelsin diye cevap verdi. peki. neyse kalkip, kapiyi kapattik, uyumaya biraktik onu. salona once ben vardim. ev cok guzel. sanirim sahilde. cok, cok guzeldi gercekten. ancak birden farkettigim bir gariplik var etrafta. duvarlar. boydan boya kuf, ama nasil rutubet. teki katman katman kuften, digeri ise cirkin renkli bir islakliktan gecilmiyor. aman yarabbi. daha gecen gece boyle degildi buralar. nasil temizleyecegiz ki hem. cok mu yagmur yagdi ki dun gece. bu sabah. belki.

25 ekim

kahretsin kahretsin kahretsin: viyanada bir arkadasim vardi, simdi ismini hatirlamadigim. sayatin samimi arkadasiydi, hm. sibel. tamam, sibel yucel. onunlayim. kadikoyun oralarda, ara sokaklardayiz. bir fatura odememiz lazim, ancak oncesinde markete ugrayalim dedik. alacaklarimiz mi var. surada bir bim vardi diye konustuk, arabayi park edecek yer bulamadik ama. birkac sokak daha asagi indim, karanlik ama bos bir sokak kosesine park ettim, indik. marketten ciktiktan sonra, saat gec oldugundan kaliverdim ben birden. ama o faturanin bugun odenmesi sart. bize bir odeme noktasi tavsiye ettiler, heh tamam, yakinmis da. yuruyelim simdi ugrasamiycam yine parkla markla dedim, gittik gittik. isimiz tahminimizden uzun surdu. dondugumuzde zaten karanlik sokak iyice issizlasmisti. hassiktir cizmisler arabayi. hem de oyle boyle degil, paramparca her yer. nasil derin. isimler falan yazmislar uzerine bilmemne. lastikler de inik. hof. o anda tek acik dukkan, zaten bizim onunde durdugumuz. iceri girip kadinlarla konustum. butik bir yer gibiydi, ortada satilan hic bir sey yok, belki de butik pasta falandir da siparis veriyorsundur. inanilmaz donuklardi, sorularima da sacmasapan cevaplar verdiler. gun icinde ne olup olmadigini da zaten hatirlamiyorlar. hey allahim. inanilmaz sinirlendim.

24 ekim

hayvanat bahcemsi: parti gibi bir yerden ciktim, gece. arnavut kaldirimli, hafif bir yokusta asagi dogru yuruyorum. sokak dar. otoparka yaklasirken, sagimda birkac genc cocuk gordum. oylece duruyorlar, iciyorlar filan. onlerinde gayet evcil hayvanlari kivaminda duran, hatta uzerinde minik bir tasmasi olan; devasa bir kaplumbaga var. kara kaplumbagasi. gozlerini acip acip kapatti. cocuklardan biri kucaklayip havaya kaldirdi, bacaklarini salladi salladi sonra. sevimliydi. yurumeye devam ediyorum. otoparka varip, iceri girdim. iki katli, hangar gibi bir yer. her zamanki gibi bulamadigim arabanin pesinden, kosesinden kosesine kadar yurudum yurudum. sazliktan, hafifce az kirli denize inmekte olan yerlerden gectim, garajdayim hala; hihim. dondum, dondum, karsi kiyida insanlar gordum. az sinirliyim, zaman geciyor ve hala dolaniyorum. hadi artik. tamirhane gibi bir koseye vardim. icerde iki adam vardi. kirli ve karanlik yuzleri. arabayi lifte kaldirmislar, altinda ugrasiyorlar. yakinlarina ulasinca, tamirhane girisinin saginda kafes kafes bir dolap goruyorum. ici tavsanlarla dolu, cok renkliler. ama disari cikmiyorlar. sol kosede de oooylece ortada duruveren bir grup fare vardi. tavsanlara bakiyor ama herhangi bir harekette bulunmuyorlar. adamlarla konustum hayvanlari kendi hallerine birakip. sanki onlar her arabanin yerini bilmek zorundalarmis gibi. ama sansliyim. benimkini biliyorlar. cik ust kata yeniden dediler. ciktim. sonunda. oh.

yorum yaz